16 Aralık 2016 Cuma

Saf Şiir ( Öz Şiir )




   Saf (öz) şiir anlayışı Paul Valery'nin şiirde dili her şeyin üstünde tutan görüşünden hareketle, Batı edebiyatından Paul Valery, Stephane Mallarme ve Divan şiirinin biçimci yapısından bir hayli etkilenen:

Ahmet Haşim,
Yahya Kemal Beyatlı,
Ahmet Hamdi Tanpınar,
Cahit Sıtkı Tarancı,
Ahmet Muhip Dıranas,
Behçet Necatigil,
Asaf Halet Çelebi,
Necip Fazıl Kısakürek,
Özdemir Asaf,
Fazıl Hüsnü Dağlarca,
Ziya Osman Saba gibi şairlerimizde görülen ortak zevk ve anlayışa verilen addır.





  SAF (ÖZ) ŞİİRİN GENEL ÖZELLİKLERİ
•Türk edebiyatında "Saf Şiir" eğilimi Ahmet Haşim'in "Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar" adlı makalesiyle (Türk edebiyatında ilk poetika örneği kabul edilir.) başlar.
•Sanatın bir form sorunu olduğuna inanan bu şairler için önemli olan iyi ve güzel şiir yazmaktır.

Özgün ve yaratıcı olan bu imgeler, dilin mantığına uygun ve dilin anlam alanını genişletip dile yeni olanaklar sunacak bir yapıya sahiptir.

Dilde saflaşma düşüncesi, kendini rahat şiir yazma şeklinde başat öğe olarak gösterir.
•Şiirde her türlü ideolojik sapmanın dışında kalarak sadece okuyucuda estetik haz uyandıran şiir yazma eğilimi, bu şairleri her türlü mektepleşme eğiliminin dışında kalıp müstakil şahsiyetler olarak şiir yazmaya yöneltmiştir.
•Şiiri soylu bir sanat olarak kabul eden bu şairlerde düşsel (hayali) ve bireysel yön ağır basar.

İçsel ve bireyci bir yaklaşımla evrensel insan tecrübesini dile getirirler.
•Saf şiir anlayışında estetik tavır ön plandadır
 
•Şiirde biçim endişesi duyan bu şairlerde dize ve dil baş tacıdır. Disiplinli çalışarak mükemmele varan halis şiir yazma endişesi kendini hissettirir.
•Gizemsellik, simgecilik, bireysellik, ruh, ölüm, masal, rüya, mit temalarının yoğunca işlendiği bu şiirler zekâ ve bilincin disipliniyle bütünleştirilerek yazılmıştır.


Not: Kısacası bu şairler şiirde anlama fazla önem vermezler. Anlaşılmak için değil; duyulmak, hissedilmek için şiir yazarlar.




AHMET HAŞİM (1884 – 1933)





1909′da Fecr-i Aticilere katılmıştır.

Fecr-i Ati topluluğu dağıldıktan sonra da yoluna devam etmiştir.

Fecr-i Ati topluluğunun ve modern Türk şiirinin en önemli şairlerindendir.

“Şiir Hakkında Bazı Mülahazalar” başlığı altında şiir anlayışını açıklamıştır.

Saf şiir anlayışına bağlı kalmıştır.

Şiirde konudan çok, söyleyişi önemser.

Gerçek şiir ona göre herkesin kendisine göre yorumlayabileceği şiirdir.

OKUMADAN GEÇME: "Şiir, söz ile musiki arasında, sözden ziyade musikiye yakın bir sanattır. Bu yüzden şiirde mana aramak, sesiyle hepimizi etkileyen bülbülü eti için kesmeye benzer. Elde edilen et, kaybedilen sesi telafi eder mi?"

Şiiri duyulmak için yazılan sözden çok musikiye yakın bir tür olarak görür.

Önceleri Arapça ve Farsçayla yüklü bir dili varken, zamanla Türkçe ağırlıklı bir dile yönelir.

Şiirlerinde aşk ve doğa, çocukluk anıları, gerçek hayattan kaçışkonuları egemendir.

Güneşin doğuşu ve batışı, göl, kızıl renkler, akşam onun şiirlerinde sıkça yer bulur.

''Bütün şiirlerini aruz ölçüsüyle yazmıştır.''

Sembolizmden ve empresyonizmden etkilenmiştir.

“Sanat için sanat” anlayışına bağlıdır.

Fıkra, sohbet gezi yazısı türlerinde de önemli eserler vermiştir.
Eserleri:
 
Şiir: Piyale, Göl Saatleri

Sohbet: Gurabahane-i Laklakan (Fıkra özelliği de gösterir)

Fıkra: Bize Göre (Bu kitaptaki bazı metinler deneme türü içerisinde değerlendirilmektedir.)

Gezi yazısı: Frankfurt Seyahatnamesi






1. NECİP FAZIL KISAKÜREK (1905 – 1983)







Şiirleri, roman ve tiyatrolarıyla ün kazanmış usta bir yazar aynı zamanda tam bir fikir adamıdır.

‘’Kaldırımlar’’ ya da ‘’Çile’’ şairi olarak da anılır.

Üstad unvanıyla da adlandırılmıştır.

“Büyük Doğu” ve “Ağaç” dergilerini çıkarmıştır.

Fransız sembolistlerinden ve halk şiirinden yararlanarakheceyle kendine has, başarılı şiirler yazmıştır.

İlk dönem şiirlerinden sonra mistik konuları, madde ve ruhilişkisini, insanın evrendeki yerini konu edinen şiirler yazmıştır.

“Kaldırımlar” şiiriyle geniş bir kesim tarafından tanınmış ve sevilmiştir.

Şiirlerini “Çile” başlığı altında bir kitapta toplamış ve bu kitapta şiir anlayışını düzyazı olarak anlatmıştır.

           
ESERLERİ

ŞİİR:
Örümcek Ağı (1925)
Kaldırımlar (1928)
Ben ve Ötesi (1932)
Sonsuzluk Kervanı (1955)
Çile (1962)
Şiirlerim (1969)

ÖYKÜ VE ROMAN:
Ruh Burkuntularından Hikayeler (1965)
Aynadaki Yalan (1980)
Kafa Kağıdı (1984)

OYUNLAR:
Tohum (1935)
Bir Adam Yaratmak (1938)
Künye (1940)
Para (1942)
Namı Diğer Parmaksız Salih (1949)
Reis Bey (1964)
Abdülhamit Han (1969)

MONOGRAFİ-MAKALE-FIKRA-ANI:
Birkaç Hikaye Birkaç Tahlil (1933)
Namık Kemal (1940)
Çerçeve (1940)
Son Devrin Din Mazlumları (1969)
Hitabe (1975)
İhtilal (1975)
Yılanlı Kuyudan (1970)
Hac (1973)
Babıali (1975)
İman ve İslam Atlası (1981)

ÖDÜLLERİ:
1947 CHP Piyes Yarışması birinciliği Sabırtaşı ile
1980 Kültür Bakanlığı Büyük Ödülü
1981 Türkiye Milli Kültür Vakfı Kültür Armağanı İman ve İslam Atlası ile



2. AHMET HAMDİ TANPINAR (1901 – 1962)



Şiir, öykü, roman, edebiyat tarihi, makale, deneme gibi edebiyatın pek çok alanında eserler vermiştir.

Eserlerinde Doğu-Batı çatışması, “rüya” ve “zaman” kavramları, “geçmişe özlem”, “musiki” ve ’’ bilinçaltı’’ öne çıkan kavramlardır.

“Ne içindeyim zamanın! Ne de büsbütün dışında” dizeleri onun zamanı kavrayışının özünü vermektedir.

“Bursa’da Zaman” şiiri geniş bir kesim tarafından sevilmiştir.

Ahmet Haşim’in özellikle de Yahya Kemal’in etkisinde kalmış, Sembolizmden etkilenmiştir.

Romanlarında psikolojik tahlillere önemle eğilen yazarın kendine has bir üslubu vardır.

Yazarlığı dışında İstanbul Üniversitesi’nde edebiyat profesörlüğü, milletvekilliği de yapmıştır.

“Beş Şehir” adlı önemli deneme kitabında Ankara, Erzurum, Bursa, Konya ve İstanbul’u anlatmıştır.

“Huzur” romanı, aşkı, psikolojiyi ve Doğu-Batı karşıtlığını içerir; roman kişilerinin adlarının verildiği dört bölümden oluşur:İhsan, Nuran, Suat ve Mümtaz.

Eserleri

     
Şiir: Bütün Şiirleri

Roman: Mahur Beste, Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Huzur, Sahnenin Dışındakiler, Aynadaki Kadın.

Öykü: Abdullah Efendi’nin Rüyaları, Yaz Yağmuru.

Deneme: Beş Şehir, Yaşadığım Gibi.

Makale – İnceleme: Yahya Kemal, XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Edebiyat Üzerine Makaleler.


3. AHMET MUHİP DIRANAS (1908 – 1980)








Şiirleriyle tanınmakla birlikte tiyatro eserleri de vardır.

Fransız sembolizmiyle Türk şiir geleneğini başarıyla kaynaştırmıştır.

Hece ölçüsüyle biçimsel mükemmelliğe önem verdiği şiirler yazmıştır.

Aşk, insanın iç dünyası gibi bireysel duygular gibi lirik konuları işlemiştir.

Kar, Olvido, Serenat,  Fahriye Abla şiirleriyle sevilmiştir.

En meşhur şiiri: Fahriye Abla'dır.




Eserleri:


Şiir: Şiirler, Kar, Olvido Serenad

Oyun: Gölgeler, O Böyle İstemezdi.





4. CAHİT SITKI TARANCI (1910 – 1956)









Otuz Beş Yaş, Desem ki ve Gün Eksilmesin Penceremdenşiirleriyle tanınır.

''Otuz Beş Yaş'' şairi olarak bilinir.

Şiirlerinde sıklıkla ölüm korkusu ve ölüm ve temasını işlemiştir.

''Ölüm Şairi'' olarak tanınmıştır.

Romantizm ve sembolizmden etkilenmiştir.

Hece ölçüsüyle yazdığı şiirleri de serbest şiirleri de vardır.

Şiirde biçime, kafiyeye ve ahenge önem vermiştir.



Eserleri:
     




Şiir: Otuz Beş Yaş, Düşten Güzel, Ömrümde Sükût, Sonrası

Mektup: Ziya’ya Mektuplar





5. ASAF HALET ÇELEBİ (1907 – 1958)





Hiçbir akıma girmeyen kendine has bir şairdir.
Gençlik yıllarında divan edebiyatından etkilendi. Gazeller ve rubailer yazdı.
1937′den sonra serbest ölçü kullanmaya ve Batı şiirinin tekniklerine yönelmeye başladı.
Şiirlerinde dinlerden, ideolojilerden, toplumsal olaylardan çokAnadolu-İran-Hindistan çizgisi üzerinde uzanan bir yaşamın görünümlerini sesler aracılığıyla dile getirdi.
Eserleri:
 

Şiir: He, Lâmelif, Om Mani Padme Hum

         YEDİ MEŞALECİLER




       CeViZ SaYMaK
    1928 yılında ortaya çıkan bu topluluk, şiir ve yazılarını “Yedi Meşale” adlı kitapta toplamışlardır.

      Türkiye’de Cumhuriyet döneminde “sanat sanat içindir” deyip öz şiir anlayışını benimseyen ilk grup Yedi Meşaleciler’dir.
      Şiirlerini Yedi Meşale adlı bir kitapta toplayan Muammer Lütfi Bahşi, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret Solok, Ziya Osman Saba ve Kenan Hulusi Koray adlı gençlerin oluşturduğu bir harekettir.

      Bunlar eserlerini “Meşale” adlı bir dergide yayınlıyor ve bunlara Ahmet Haşim de yazılar gönderiyordu.

   Bu grup artık Ayşe, Fatma edebiyatından bıktıklarını ilan ediyor ve ne olduğu çok da açık seçik belirtilmeyen ancak Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şiir anlayışlarına yakın duran ve bunların devamı olduğunu gösteren şiirler yazıyorlardı.

   Bu sanatçılara göre şiir hiçbir fikir ve ideolojinin hizmetinde kullanılamazdı. Gerçek şiir, sanat için yazılan, samimi ve yenilik dolu olan şiirdir.

  Yedi Meşale’nin Mukaddimesi: “Bu eser size her türlü müşkülata rağmen yalnız sanat aşkıyla çalışan birkaç gencin bir senelik edebi mahsulünü takdim ediyor.” diye başlar.

    Mukaddimede gençler: Kendilerinin de zamanla önemsiz kalacaklarını, buna rağmen taklitçi edebiyattan kurtulmak için vazifeye atıldıklarını belirtirler.


Yedi Meşalecilerin Özellikleri

-- Dünün mızmız ve soluk hisleri ve Ayşe Fatma terennümleri terk edilecek.
-- Yalnız duygular ifade edilecek.
-- Şiirin konu ve temaları genişletilecek.
-- Yıllardır değiştire değiştire verilen fikir ve konulardan vazgeçilecek.
  Şiirde canlılık samimiyet ve daima yenilik esas olacak.


   Bu şairler Türk edebiyatından Servet-i Fünun ve Fecr-i Ati şairlerinin etkisinde kalmışlardır. Bu hareket fazla uzun sürmez. Yedi Meşale’yi çıkaran gençlerin çoğunda şiir faaliyeti bir gençlik hevesi olarak kalır.
Bu topluluğun edebiyat anlayışını şöyle özetleyebiliriz:

--Sanat, sanat için olmalıdır.
--Edebiyatta taklitten kaçınılmalı, daima yenilik, içtenlik, canlılıkaranmalıdır.
--Batılı ilkelerle sanat yapılmalı, geleneksel temalar yerine yeni temalar bulunmalıdır.
--Şiirde konu zenginliği sağlamak için hayalden yararlanılmalıdır.
--Şiirde hece ölçüsünü kullanmışlardır.
--Çarpıcı imge ve benzetmelerle zenginleştirdikleri şiirleri, ustalıkla yapılmış birer tablo değeri taşır.
--Fransız sembolistlerin etkisinde kalmışlardır.
Edebiyatımızda kısa süreli bir yankı uyandıran Yedi Meşaleciler, hedeflerine gerçekleştiremeden dağılmışlardır.


Topluluğun Sanatçıları

1. Sabri Esad Siyavuşgil (1907 – 1968)

   --İlgi çeken ev içi eşya ve tasvirlerinden sonra özellikle çevirileri ve edebiyatı yakından takip eden denemeleriyle edebiyatla olan bağlantısını sürdürdü.
-- Psikoloji profesörü olarak ilmi çalışmalara kendisini verdi. ŞiirleriniOdalar ve Sofalar adlı kitapta topladı.
--Sanat hayatına şiirler yazarak başladı.
--Empresyonist bir ressam tutumuyla eşya ve görünüm tasvirlerinde canlı şiirler yazmıştır.
--Bir süre çeşitli gazetelerde fıkra yazarlığı, tiyatro eleştirmenliği yapmıştır.
--Önemli çeviriler de yapmıştır.

Şiir: Odalar ve Sofalar
İnceleme: İstanbul’da Karagöz ve Karagözde İstanbul, Psikoloji ve Terbiye Bahisleri, Karagöz, Folklor ve Milli Hayat, Roman ve Okuyucu



2. Yaşar Nabi Nayır (1908 – 1981)

   Şiirlerini Kahramanlar ve Onar Mısra adlı kitaplarda topladı ve diğer edebiyat türlerinde eserler verdi.
   1933 yılında çıkarmaya başladığı Varlık dergisini ömür boyu devam ettirdi. Bu dergi          Türk edebiyatının gelişmesinde, yeni kabiliyetlerin yetişmesinde ve tanıtılmasında önemli rol oynadı.Ayrıca Varlık yayınlarıyla da bir edebiyat kütüphanesi kurdu.

Kendi adıyla ya da Muzaffer Reşit takma adıyla derlediği, hazırladığı antoloji ve tanıtma kitaplarının sayısı altmışı geçer. Bir ara yalnız çağdaş dünya edebiyatını konu edinmiş, Aylık Cep dergisini çıkardı.
   Asıl ününü yayıncılıkla sağlamıştır.

Şiir: Onar Mısra, Kahramanlar
Öykü: Sevi Çıkmazı
Roman: Âdem ile Havva, Bir Kadın Söylüyor
Tiyatro: Köyün Namusu, Mete, İnkılâp Çocukları, Beş Devir



3. Muammer Lütfi Bahşi (1903 – 1947)

   İlk şiirlerinde aruz ölçüsünü kullandıktan sonra heceye yönelmiş, sonra serbest nazımda karar kılmıştır.
Şiirlerinde genellikle milli konuları işlemiştir.
    Yedi Meşale Topluluğu’nun en az tanınan şairidir.
  1928′de Meşale dergisinin kapanması üzerine topluluk da dağılmış; Yedi Meşaleciler 1933′te Varlık Dergisi’nde tekrar birleştirmişlerdir. Ancak diğer üyelerin dünyalarının uzağında kalan Muammer Lütfi onlar arasında yer almamıştır.
  Yedi Meşalede çıkan şiirlerinden başka, şiirlerine dönemin tanınmış dergilerinde rastlanmamış ve şiirlerini kitaplaştırmamıştır.
Topluluğun dağılmasından sonra bütünüyle edebiyattan koptu.



4. Vasfi Mahir Kocatürk (1907 – 1961)

 -- Şiirlerini Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Bizim Türküler, Ergenekonadlı kitaplarda topladı.
--Asıl çalışmasını edebiyat tarihi ve incelemesine ayırdı.
--Halk şiiri biçim özelliklerinden yararlanarak hece ölçüsüyle vatan, millet sevgisi, ulusal bilinç, kahramanlık, fedakârlık konularını işledi.
--Epik şiirleriyle tanınmıştır.
--Manzum oyunlar da yazmıştır.
--Bir sanatçı olmaktan çok edebiyatla ilgili kitap ve araştırmalarıyla tanınmıştır.

Şiir: Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Ergenekon, Bizim Türküler, Hayat Şarkıları, Dağların Derdi
Oyun: Yaman, On İnkılâp, Sanatkâr
Araştırma-İnceleme: Saz Şiiri Antolojisi, Türk Edebiyatı Antolojisi, Türk Nesir Antolojisi, Meşhur Beyitler, Türk Edebiyatı Tarihi…



5. Cevdet Kudret Solok (1907 – 1992)

  --Birinci Perde adlı kitabında şiirlerini topladı.
--Roman ve tiyatro türlerinde de eser veren Cevdet Kudret, okul kitapları ve edebiyat tarihimizle ilgili ciddi eserler yazdı.
--Edebiyata şiirle başlamış; daha sonra öykü, roman ve tiyatro türünde eser vermiştir.
--Şiirlerinde bireysel duygular, özlem, yalnızlık, kıskançlık gibi konuları işlemiştir.
--Romanlarında daha çok kendi yaşamını anlatmıştır. Edebiyatla ilgili önemli inceleme ve araştırmalarıyla tanınmıştır.

-- Dil üzerine denemeler de yazmıştır.


Şiir: Birinci Perde
Öykü: Sokak
Tiyatro: Tersine Akan Nehir, Rüya İçinde Rüya, Danyal ve Sara, Kurtlar
Roman: Havada Bulut Yok, Karıncayı Tanırsınız, Sınıf Arkadaşları
Araştırma: Edebiyat Bilgileri, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman, Orta Oyunu, Karagöz
Deneme: Dilleri Var Bizim Dile Benzemez





6. Ziya Osman Saba (1910 – 1957)

--Grubun şiire en sadık şahsiyeti ve şiir alanındaki en büyük temsilcisi oldu.
--Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak adlı kitaplarında şiirlerini toplayan Ziya Osman Saba hikâyeler de yazmıştır.
--Özellikle ev içi şiirler yazdı ve kendisinden daha kabiliyetli bir başka şaire, Behçet Necatigil’e örnek oldu.
--Şair yalnızlık duygusunu ve hatıraları şiirlerinde başarıyla dile getirir.
--Şiirlerinde anılara düşkünlük, çocukluk özlemi, ev-aile sevgisi,yoksul yaşamalara karşı utanç ve acıma, Allah’a kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölüm yakınlığı, öte dünya özlemi gibi konuları işledi.
--Heceyi, duraklarında değişiklik yapmadan kullanır.
--Serbest şiir örnekleri de vermiştir.
    Ziya Osman, bütün insanların mutlu olduğu ve herkesin hoşgörü içinde yaşadığı bir dünya özlemiyle yaşar. Bu yönüyle Yunus Emre ve Mevla’na geleneğinin modern çağdaki sesidir.
--Gözlemci ve dışa vurumcu bir tarzı benimsemiştir.
--Hikâyelerinde de genellikle bir anı karakteri vardır.
Şiir: Sebil ve Güvercinler, Nefes Almak, Geçen Zaman
Öykü: Mesut İnsanlar Fotoğrafhanesi, Değişen İstanbul



7. Kenan Hulusi Koray (1906 – 1944)

--Edebiyat dünyasına adım atması öğrencilik yıllarına denk düşer.
--“Servet-i Fünun” dergisinde yayınlanan ilk hikâyelerinin ardından, aynı dergiye yazan diğer altı arkadaşı ile birlikte, edebiyatımızda “Yedi Meşaleciler” diye anılan topluluğu oluşturdular.

Yedi Meşaleciler topluluğun  tek  hikaye yazarı olarak ün salmıştır.
Yaşadığı sürede beş hikâye kitabı yayınlamış, “Osmanoflar” romanı ve kısa hikâyelerinin birçoğu gazete sayfalarında kaybolup gitmiştir.
--Gazeteciliğinin de etkisiyle küçük hikâye tarzını benimseyen sanatçı, Cumhuriyet döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikâyecidir.
--“Hikâyeleriyle önem kazanan sanatçı, küçük hikâye tarzını benimsemiştir.
--İlkin ahenkli, şiirsel öyküler yazmış; daha sonra gerçekçi öyküye yönelmiştir. Halkı, işçiyi, köylünyü konu edinmiştir. Psikolojik konularda da öykü yazmıştır.
 “Bahar Hikâyeleri” adlı eserindeki bazı öykülerinde “korku” ve“esrar” temasını işlemiştir.

Öykü: Bir Yudum Su, Bahar Hikâyeleri, Bir Otelde Yedi Kişi, Son Öpüş(uzun hikâye)
Roman: Osmanoflar



14 Aralık 2016 Çarşamba

ki lerin yazılışı Testi

1.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ayrı yazılması gereken ‘ki’ bitişik yazılmıştır?
 
A.Sendeki bilgi bende olsa yarışmaya katılırdım.  
B.Aynı şeyleri önceki gün duymuştum.
C.Elindeki kalemi bana uzatmıştı.                        
D.Bir de baktımki akşam olmuş.

2-Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ‘ki’ bağlaç olarak kullanılmıştır?
 
 a)Rüzgârdan dolayı dallardaki elmalar yere düştü.
b)Arkamızdaki araba az kalsın bizim arabaya vuruyordu.
c)O kadar güzeldi ki nazar değmesinden korkuyorduk.
d)Gözlerindeki ışıltı onun mutluluğunu yansıtıyordu.

3.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “ki”nin yazımı yanlıştır?
 
 A) İyiki bizimle sen geldin.                      
 B) Öğretmenini dikkatli dinle ki başarılı olasın.
 C) Defterimdeki şiiri yarın ezberleyeceğim.  
 D) Çalış ki sınavı kazanasın.

4.Aşağıdaki cümlelerde yer alan “ki” lerden hangisi sözcükten ayrı yazılmalıdır?
 
A-Akşamki programa sen de gelmelisin.  
 B-Onunki yolda çantasından düşmüş.
C-Eve geldimki, her yer darmadağın.          
D-Sergideki resimler pek hoşuma gitmedi.


 
5.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “ki” nin yazımı yanlıştır?
 
A-Seninki güzel ama, faydasız.       
B-Duydum ki unutmuşsun, gözlerimin rengini.
C-Halbuki mesele senin anladığın gibi değil.  
D-Aramızda ki ilişkiyi kimse bozamaz.

6-    Hangisinde “ki”nin yazımı yanlıştır?
 
A)herkes bilir ki, sevgi kutsaldır.         
B)Kitaptaki yazıyı tekrar tekrar okudu.
C)Burası öyle verimli ki her bitki yetişir.  
 D)Evin bahçesi sizin ki kadar genişti.

7.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ‘’ ki ‘’ nin yazımı yanlıştır
 
      I ) Yarın belki bize gelirler.
      II ) Anladımki söylediklerimi hiç dinlememiş.
      III ) Soğuklar artınca saksıdaki çiçekler soldu.
      IV ) Öteki ev berikinden daha büyük.
 
   A) I                       B) II                      C) III                 D )  IV

 
8.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “–ki” yazımında yanlışlık yapılmıştır?
 
A-Bahçedeki güller çok güzel kokuyordu.        
B-Kalemim kayboldu, seninkini alabilir miyim?
C-Duydumki unutmuşsun gözlerimin rengini.  
D-Mademki gelmeyecektin neden söz verdin.   

9.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A-Görüyorum ki, sen bana inanmıyorsun.                      
B-Evdeki hesap çarşıya uymadı.
C-Seninki yine bir şeyler mırıldanıyor.                           
D-Oysa ki gidişine çok üzülmüştüm.

10.Aşağıdaki cümlelerden hangisinde ki’nin yazımı yanlıştır?
 
A-Yerdeki çöpleri teker teker topladı.    
B-Bizim evimiz de onun ki kadar geniş.
C-Evdeki hesap çarşıya uymadı.         
D-Herkes bilir ki Ay, Dünya’nın uydusudur.

 
11.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili “ki” farklı bir görevde kullanılmıştır?
 
A-Ankara’daki halama gideceğiz.                 
B-Evdekiler beni yemeğe bekliyor.
C-Saksıdaki çiçekler susuzluktan kurumuş.   
D-Manisa’daki tarlarda pamuk da üretiliyor.


 
12.Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcükte yazım yanlışı vardır?
  A) Yazık ki beni henüz tanıyamamışsın.              
B) Akşam ki konuşmalarından pişman görünüyor.
   C) Okuldaki yanlışların düzeltmeye çalışmalısın.  
D) Demek ki  aramızda dostluk kalmamış.

9 Aralık 2016 Cuma

ABDURRAHIM KARAKOÇ - HASANA MEKTUP



HASANA  MEKTUP





Aziz dostum, sen bu ilden gideli, 
Sekiz me
vsim geldi-geçti duydun mu? 
Gine kar koymadı baharın yeli, 
Şeftaliler çiçek açtı duydun mu? 

Memiklerin Iraz için Kel Durdu, 
Sinan oğlu Muharrem’i öldürdü 
Keş Ahmet bayram da namaz kıldırdı; 
Kerim Ağa köyden göçtü duydun mu? 

Çavuşların yumuk gözlü Tahir’i 
Kahve yaptı kırk senelik ahırı, 
Erkek Fatma, Dişi çürük Mahir’i 
Güpegündüz aldı kaçtı duydun mu? 

Ala-kardır Binboğa’nın yücesi.. 
Asker oldu Halime’nin kocası.. 
Sazlıköy’ün ilerici hocası 
Minarede şarap içti duydun mu? 

Dikkat eyle; anlam çıkar sözüm den; 
Bir hızarcı geldi Mercanözü’nden 
İpsiz Mustafa’nın tek boynuzundan 
On altı çift tahta biçti duydun mu? 

Kenan’ların sarı saçlı Reşad’ı 
On çocuğun anasını boşadı, 
Sultan serbest kaldı, sarhoş yaşadı, 
Hürriyeti yeni seçti duydun mu? 

On iki gün önce yaptık bir seçim, 
Tekgöz murdar öldü partisi için. 
Nasreddin Hoca’nın dediği biçim; 
”Dünyayı yanlışsız ölçtü(!) ” duydun mu? 

Daha bunlar bildiğimin yarısı, 
Gelecek mektuba kalsın gerisi. 
Bu yıl KARAKOÇ’un gönül arısı 

Çiçekten çiçeğe uçtu duydun mu? 

BAĞLAŞIKLIK




BAĞLAŞIKLIK

Bir cümlede veya metinde, kelimelerin dil bilgisi kurallarına göre bir araya gelmesi ve kullanılmasına bağlaşıklık denir.
Örneğin; "Arkadaşımın kitabını çok sevdiğim için dolabımda saklıyorum." cümlesini ele alalım. Bu metinde "arkadaşımın kitabı" dil bilgisi kuralına göre belirtili isim tamlaması adını alır. Konuşan veya yazan kişi metinde ifade edilen göstergeyi söylemek istiyorsa bu tamlamayı kurmak zorundadır. Bu tamlamanın kurulması ise yerleşik dil kurallarına bağlıdır. Bu kural değişmez; isterse konuşan ve yazan kişi birinci göstergeyi başka göstergelerle değiştirebilir. Örneğin; arkadaş yerine dost, kardeş öğretmen, anne vs. diyebilir ama bu tamlamalarda da aynı çekim eklerini kullanmak zorundadır. Gene aynı kişi "sevdiğim için" edat grubunu kullanacaksa bu metinde "için" edatını "sevdiğimden sonra getirmek zorundadır. Yani kişi metni şöyle kuramaz, kurduğu zaman bununla bir ileti sağlayamaz:
"Arkadaşımın kitabını sevdiğim çok için dolabımda saklıyorum."
Dikkat edilirse bu metinde "çok" kelimesi ancak isim ve sıfatları nitelediğinde kullanılabilir ve böylece dil bilgisi kurallarına uymuş oluruz. Dile ait bu kurallar bizden önce vardır ve dile yerleşmiştir.
Bundan dolayı metni şöyle oluşturamıyoruz:
"Arkadaşımın çok kitabını için sevdiğim dolabımda saklıyorum."
Bu örnekten de anlıyoruz ki bağlaşıklık ilkesinin bozulması bağdaşıklık ilkesini de bozar. Konuşan veya yazan kişi, kelimeleri kullanmada bağlaşıklık ilkesine göre bağdaşıklıkta daha serbesttir. Çünkü anlamlı olan her bağdaşıklık ona bir serbestlik getirir. Ancak kişi gene de göstergeler arasında sonsuz sayıda bağdaşıklık kuramaz. Bu, teorik olarak mümkünse de işlevsel değildir.
Burada alışılmamış bağdaştırmalar kurdukları için anlaşılmaz bulunan ve tenkit edilen II.Yeni şairlerini hatırlamalıyız.
Örnek:
Tanrı Kulundan Dilediklerim
Tanrı kulu iyi adam değildir...
Tanrı kulu iyi değildir adam...
Tanrı kulu adam değildir iyi...
Tanrı kulu adam iyi değildir...
Tanrı kulu değildir adam iyi...
Tanrı kulu değildir iyi adam...
iyi Tanrı kulu adam değildir...
İyi Tanrı kulu değildir adam...
İyi adam değildir Tanrı kulu...
İyi adam Tanrı kulu değildir...
İyi değildir adam Tanrı kulu...
İyi değildir Tanrı kulu adam...
Adam Tanrı kulu iyi değildir...
Adam Tanrı kulu değildir iyi...
Adam iyi değildir Tanrı kulu...
Adam iyi Tanrı kulu değildir...
Adam değildir Tanrı kulu iyi...
Adam değildir iyi Tanrı kulu...
Değildir iyi Tanrı kulu adam...
Değildir iyi adam Tanrı kulu...
Değildir adam iyi Tanrı kulu...
Değildir adam Tanrı kulu iyi...
Değildir Tanrı kulu adam iyi...
Değildir Tanrı kulu iyi adam...        Necip Fazıl Kısakürek
Etkinlik
Yukandaki metinden anlamlı bağdaşıklıktan seçiniz ve bulduklarınızı tema, söyleyiş ve yapı bakımından birbiriyle karşılaştırınız.
Bu metin, şairin "Tanrı Kulundan Dinlediklerim" adlı eserinden alınmıştır. Dört kelimeden oluşan metinde şair kelimelerin yerlerini değiştirerek onlarla yeni kombinasyonlar kurmaktadır. Ancak meydana gelen bağdaşıklıklardan bazılan şiirsel bir yapı kazanırken, bazılan saçma, anlamsız hatta hiç amaçlanmayan bir tema oluşturmaktadır. Sanatçılara bu anlamda sonsuz bir imkân veren dil göstergeleri, bir araya gelirken öncelikle sanatçının söylemek istediğiyle uygunluk gösterip göstermediğine bakılır. Çünkü aslolan, dilin, her türlü düşünce ve duyguyu ifade etme imkânı vermesidir. İkinci olarak şair, dili kullanırken yerleşmiş kuralların dışına çıkamaz. Çünkü dil; oturmuş, geleneği, kuralları olan bir yapıdır. Kişinin kurduğu bağdaşıklıklar hem kendi arasında hem metin düzeyinde birbiriyle ilgili olmak zorundadır.
Kelimeler, metin içindeki değerini, diğer kelimelerle kurduğu ilişkiden alır. Bu, satranç tahtasındaki taşların, değerini diğer taşlarla kurduğu ilişkiden almasına benzer. Satranç taşlan ile dama da oynayabiliriz. Ancak "şah" artık şah olmaktan çıkmıştır ve taşların önemlilik sırası sebebiyle değerleri de değişmiştir. Dama taşlan ile satranç da oynayabiliriz. Ancak o zaman şah ve fili karıştırmak da kolaylaşacaktır.
Bu örneği bir metne uygularsak; karşımıza, alışılmış bağdaştırma ile alışılmamış bağdaştırmanın, kelimeleri metin içinde yapım ve işletme ekleri ile kullanmanın, kelimeye gerçek, mecaz, kinayeli anlam yüklemenin (bağlam) önemi çıkar.
Eğer kelimeler birbirleriyle ilişkiyi öncelikle dil bilgisi kurallarına göre kurmazsa yani bağlaşıklık kuralı işlemezse ortaya bir metin çıkmaz. Kelimeler arasındaki bu ilişki, metni meydana getiren cümleler, paragraflar ve bölümler arasında da vardır.
Metni oluşturan bu birimler hep bir temayı ifade etmek üzere bir araya gelmiştir.
Bu bize, dilin, birbiriyle anlamca ve biçimce ilişkilendirilen öğelerinin bir araya gelerek oluşturduğu bir yapı olduğunu gösterir.
"Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç şiir?
Yaşamayabileydim yazar mıydım hiç şiir?
-Yaşama!
-Ya hileydim?
Yazar: Mıydım?
Hiç: Şiir"             (İsmet Özel)
Bu şiirin kelimelerini (göstergelerini) ister alfabetik, ister dörtlükler-deki sırasıyla sözlükte yer aldığı şekliyle sıralayınız. Bu sıralamadan bir anlamın elde edilemeyeceğini göreceksiniz. Bu kelimeler tek başlarına bir ses ve anlam kaynaşması gösteren birimler olsa da birbirleriyle kaynaşmadıkları için onların yan yana gelmesinden bir anlam çıkmaz. Öyleyse bu göstergelerin ses ve anlam kaynaşması sağlaması için önce bağlaşıklık ilkesine göre bir araya gelmesi gerekir.
Bir dili konuşan veya yazan kişi dil bilgisi kurallarına göre konuşmaz ve yazmaz, İnsanlar bir kültürel ortamda yetiştikleri için dil kurallarını da hazır bulur, öğrenir ve bu ona göre kullanır. Bir metni meydana getiren göstergeler de işte hu yerleşmiş kurallara göre işler ve bir ileti sağlar. Bu kuralların göz ardı edildiği metinler, alıcıya bir ileti göndermez veya eksik, yanlış gönderir. Göstergelerin birbirleriyle ilişkisini sağlayan dilbirimleri yapım ekleri, çekim ekleri, edatlar, bağlaçlar vs.dir. İşte bir metni meydana getiren göstergeler arasında kendini belli eden dil bilgisi kurallarının işleyişine bağlaşıklık diyoruz.
Kaynak: Türk Edebiyatı Öğretmen El Kitabı/ Kâmil Yeşil
Açıklama-2
Bağlam
Sözcük ve sözcük gruplarının cümle içerisinde kazandıkları anlama bağlam denir.
Bir başka tanım: Bir sözcüğün cümle, cümlenin paragraf, paragrafın metin içindeki yerini belirleyen, ondan önce veya sonra gelen sözkonusu sözcük, cümle ya da paragrafın anlamını, değerini belirleyen öğeler bütünü.
Detaylı bilgi için bakınız -> Bağlam nedir?
BAĞLAŞIKLIK
Bir metinde dil öğelerinin (ek, kelime ve kelime grupları) dil bilgisi kurallarına uyularak yan yana getirilmesine (cümle oluşturulmasına) bağlaşıklık (dil bilgisi bağıntısı) adı verilir. Bağlaşıklık cümlede aşağıda unsurların gerçekleşmesinde etkilidir.
1. Bağlaşıklık cümlede anlam belirsizliğini ve bundan kaynaklanan anlatım bozukluğunu engeller.
Örnek:
Geleceğini annemden duydum.==>
"Onun geleceğini annemden duydum." ve ya "Senin geleceğini annemden duydum."
Yarışmada birinci olduğuna sevindim. ==>
"Senin yarışmada birinci olduğuna sevindim." Ya da "Onun yarışmada birinci olduğuna sevindim."
2. Eklerin eksik veya yanlış kullanılmasına ve bundan doğacak anlatım bozukluğuna engel olur.
Örnek:
Bu çocuklar fakir ülkenin, savaş nedeniyle gerekli eğitimi alamayan çocuklardır.==> Bu çocuklar fakir ülkenin, savaş nedeniyle gerekli eğitimi alamayan çocuklarıdır.
Senin en sevdiğim yanın derslerine düzenli çalıştığındır. ==>
Senin en sevdiğim yanın derslerine düzenli çalışmandır.
3. Dolaylı tümleç eksikliğini ve bundan kaynaklanan anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
Öğrencileri rahat edecekleri odalara yerleştirip, en iyi imkânları sağladı. =>
Öğrencileri rahat edecekleri odalara yerleştirip onlara en iyi imkânları sağladı.
Burada daha çok eski arkadaşlarını arıyor, hasret duyuyordu. ==>
Burada daha çok eski arkadaşlarını arıyor, onlara hasret duyuyordu.
4. Nesne eksikliklerini ve bundan kaynaklanan anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
Televizyona çok bakıyor, akşama kadar kapatmıyor. ==>
Televizyona çok bakıyor, televizyonu akşama kadar kapatmıyor.
Herkesin fikrine saygı gösteriyor, dinliyor. ==>
Herkesin fikrine saygı gösteriyor, onları dinliyor
5. Özne eksikliğini ve bundan kaynaklanan anlatım bozukluklarını engeller:
Örnek:
Kapıya dayanmayın, dün boyandı. ==>
Kapıya dayanmayın, kapı dün boyandı.
Nüfus sayımı bu yıl yapıldı, bir hayli artmış ==>
Nüfus sayımı bu yıl yapıldı, nüfusumuz bir hayli artmış.
6. Fiilin veya yardımcı fiilin yanlış kullanılmasını ve bundan doğan anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
Ekşiyi az, acıyı ise hiç sevmezdi ==>
Ekşiyi az sever, acıyı ise hiç sevmezdi.
Kitap için kendine verilen paranın eksik ve yeterli olmadığını söyledi. ==>
Kitap için kendine verilen paranın eksik olduğunu ve yeterli olmadığını söyledi.
Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı zarar mı belli değil. ==>
Bu davranışıyla bize yarar mı sağladı zarar mı verdi belli değil.
7. Kelimelerin cümle içinde yanlış yerde kullanılmasını ve bundan kaynaklanan anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
Alınan bu karar savaşta askerin daha çok ölmesine neden oldu ==>
Alınan bu karar savaşta daha çok askerin ölmesine neden oldu.
İzinsiz inşaata girilmez ==> İnşaata izinsiz girilmez.
8. Gereksiz kelime kullanılmasını ve bundan doğacak anlatım bozukluklarını engeller:
Örnek:
Yalnız gitmekten korkmuş, annesiyle birlikte gitmiş. ==>
Yalnız gitmekten korkmuş, annesiyle gitmiş
Yüksek sesle bağırmana gerek yok ==> Bağırmana gerek yok.
9. Tamlama yanlışlıklarını ve bundan doğacak anlatım bozukluklarını engeller:
Örnek:
Kaza yerine birçok askerî ve polis aracı geldi ==>
Kaza yerine birçok askerî araç ve polis aracı geldi.
Bu önlemler ekonomik ve sağlık açısından olumlu sonuçlar verdi ==>
Bu önlemler ekonomik açıdan ve sağlık açısından olumlu sonuçlar verdi
10. Etken ve edilgen fiillerin bir arada kullanılmasını ve bundan doğacak anlatım bozukluklarını engeller:
Örnek:
Bütün yemekleri hazırlayıp bir kenara koyulmalıdır. ==>
Bütün yemekleri hazırlayıp bir kenara koymalıdır. veya Bütün yemekler hazırlanarak bir kenara koyulmalıdır.
Bazı yolcuların giriş işlemleri yapmaya başlandı. ==>
Bazı yolcuların giriş işlemleri yapılmaya başlandı.
11. Ek fiilin kullanılmamasını ve bundan doğacak anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
Boyu kısa bedeni de pek biçimli değildi.==>
Boyu kısaydı bedeni de pek biçimli değildi.
O yaşlı şair geleneklere bağlı, ama yeniliklere kapalı değildi. ==>
O yaşlı şair geleneklere bağlıydı, ama yeniliklere kapalı değildi.
12. Farklı yüklemlerin aynı özneye bağlanmasını ve bundan doğacak anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
Hiç kimse okula gelmedi, geziye gitti. ==>
Hiç kimse okula gelmedi, herkes geziye gitti.
Annem hiçbirimizi azarlamaz, severdi. ==>
Annem hiçbirimizi azarlamaz, hepimizi severdi.
Her gün okula geç geliyor, erken gelmiyor. ==>
Her gün okula geç geliyor hiç erken gelmiyor.
Herkes konuşuyor, ders dinlemiyor. ==>
Herkes konuşuyor, hiç kimse ders dinlemiyor.
BAĞDAŞIKLIK
Dil öğelerinin (ek, kelime ve kelime grupları) aralarında oluşturdukları anlam bağıntılarına bağdaşıklık denir. Kelimelerin yeni bir anlam ifade etmek için yan yana gelerek oluşturdukları söz gruplarına bağdaştırma denir. Bağdaşıklık cümlelerde aşağıdaki durumlarda etkili olarak anlam bozukluklarını engeller.
1. Birbiriyle çelişen ifadelerin bir arada bulunmasını ve bundan doğabilecek anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
Sanırım bu işi mutlaka kabul edecektir. ==>
Bu işi mutlaka kabul edecektir veya Sanırım bu işi kabul edecektir.
Gönderdiğim paketi eminim bugüne kadar almış olmalısınız. ==>
Gönderdiğim paketi eminim bugüne kadar aldınız veya Gönderdiğim paketi bugüne kadar almış olmalısınız.
2. Olumlu ve olumsuz durumlarda kullanılacak fillerin karıştırılmasını ve bundan doğabilecek anlatım bozukluklarını engeller: ( Olumlu durumlar için: sağladı, vesile oldu, sağladı; olumsuz durumlar için ise: neden oldu, sebep oldu, yol açtı vb. fiiller kullanılır.
Örnek:
Bana yardım ederek kısa sürede işi bitirmeme sebep oldu. ==>
Bana yardım ederek işi kısa sürede bitirmemi sağladı.
Laf taşıyarak aralarının bozulmasına katkıda bulundu. ==>
Laf taşıyarak aralarının bozulmasına sebep oldu.
3. Cümlenin kurumundaki mantık hatalarını ve bundan kaynaklanan anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
Sigara içmeye devam ederseniz ölürsünüz hatta kanser bile olursunuz. ==>
Sigara içmeye devam ederseniz kanser olursunuz hatta ölürsünüz.
Bırakın düşmeden yürümeyi koşamaz bile o.==>
Bırakın koşmayı düşmeden yürüyemez bile o.
4. Yakın sesli ve ya yakın anlamlı kelimelerin anlamlarının birbiriyle karıştırılmasını ve bundan doğacak anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
Başvurduğu işyerinden son öğretim durumunu gösterir belge istediler. ==> Başvurduğu işyerinden son öğrenim durumunu gösterir belge istediler.
Yunus'un saçları büyümüş. ==> Yunus'un saçları uzamış.
5. Deyimlerin yanlış kullanılmasını ve bundan kaynaklanacak anlatım bozukluklarını engeller.
Örnek:
O kadar sinirliydi ki yüzünden dökülen bin parçaydı. ==>
O kadar sinirliydi ki yüzünden düşen bin parçaydı.
Çocuk, arkadaşlarının dediklerine kulak astığı için bu duruma düştü.==>
Çocuk arkadaşlarının dediklerine kulak asmadığı için bu duruma düştü.
Adam hâkimin odasının önünden geçerken içeriye göz gezdirdi.==>
Adam hakimin odasının önünden geçerken içeriye göz attı.

DE BAĞLACI SORULARI



da de Bağlacı Soru Örnekleri