Sami Paşazade Sezai (1859-1936)
Sami Paşazade Sezai 1859
yılında doğmuştur. Devrin ileri gelen isimlerinden Sami Paşa’nın oğludur.
Sanatçı normal okullara devam etmemiş, özel bir öğrenim görmüştür. Yirmi yaşına
kadar resmi bir görev almayıp, edebiyat konusundaki bilgilerini artırmayı
tercih etmiştir. 1880’de Evkaf Nezareti’ne (Vakıflar Müdürlüğü) memur olmuştur.
Babasının ölümünden sonra da Londra elçiliği ikinci kâtipliğine atanan Sezai,
orada kaldığı dört yıl boyunca İngiliz ve Fransız edebiyatlarını yakından
izleme fırsatını bulmuştur. Elçilikteki görevinden istifa ederek İstanbul’a
döndüğünde tekrar memurluğa devam eden sanatçı, yedi yıl süren Meşrutiyet
döneminde sanatını olgunlaştırmıştı. Siyasi baskılardan dolayı Paris’e giden
sanatçı, 1908 yılına kadar orada kalmıştır.
Edebî Kişiliği
Sami Paşazade Sezai Divan
edebiyatına karşı çıkmış ve Namık Kemal, Abdülhak Hamit Tarhan gibi yazarların
etkisiyle Batı edebiyatına yönelmiştir. Fransız sanatçı Alphonse Daudet’den
esinlenerek yazdığı kısa öykülerle Batılı anlamda ilk gerçekçi ürünleri
vermiştir. 1874’te “Kamer” gazetesinde yayımlanan söylev türündeki ilk
yazılarıyla adını duyurmuştur. İlk kitabı 3 perdelik tiyatro oyunu “Şîr”
1879’da basıldı. İlk romanı olan ve kendisine büyük ün sağlayan “Sergüzeşt”,
Türk edebiyatında romantizmden gerçekçiliğe geçişin başarılı örneklerinden biri
sayılır. Hikâye ve romanlarında halkın içinden kahramanları kendi dilleri,
çevreleri ve günlük yaşamlarıyla yansıtmıştır. Hikâye ve romanlarında dönemine
göre güçlü bir tekniğe sahiptir. Küçük, önemsiz ve şaşırtıcı konuları ruh,
çözümlemeleriyle, doğal ve günlük konuşma diliyle işler. Şiirlerinde
romantizmin, roman ve hikâyelerinde realizmin izlerini görmek mümkündür.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- Roman ve öykülerinde realizm
akımının etkisindedir. Romancılığımızı realizme yönelten kişidir.
- Roman ve öykülerinde halkın
içindeki kahramanları kendi dilleri, çevreleri ve günlük yaşamlarıyla
yansıtmıştır.
- Öykülerindeki teknik,
romanlarındaki teknikten güçlüdür. Küçük, şaşırtıcı, önemsiz konu ve
olayları, ruh çözümlemeleriyle, doğal ve günlük konuşma diliyle işler.
Eserlerinde gözleme önem vermiştir.
- Betimlemelerde ağır bir dil
kullanmıştır. Konuşma bölümlerinde sade ve doğal bir dil kullanmıştır.
- Sanat için sanat anlayışını
benimsemiştir.
- Türk edebiyatında Batılı anlamda
ilk öykü (Küçük Şeyler) örneklerini yazmıştır.
- “Jack” adlı romanı Türkçeye
çevirmiştir.
Eserleri
- Tiyatro: Şîr
- Düzyazı: Rümuzul Edep, İclal
- Hikâye: Küçük Şeyler (Batılı
anlamda ilk öykü örneklerini içerir. Eserdeki bazı hikâyeler çeviridir.)
- Roman: Sergüzeşt
- Çeviri: Jack
Sami Paşazade Sezai Eser
Özetleri
Sergüzeşt: Romantizmden
realizme geçişte bir köprüdür. Eserde romantizmin özellikleri ağır basar.
“Esaret” teması işlenmiştir. Dilber adındaki bir esir kızın acıklı yaşamı
realist tarzda anlatılır.
Kafkasya’dan getirilen
dokuz yaşında bir kız çocuğu olan Dilber, cariye olarak bir eve satılır ve evde
çok eziyet görür. Nihayet efendisi, memur olarak dışarı gideceği için yol
parası bulmak amacıyla Dilber’i de lüzumsuz bazı ev eşyasıyla beraber satar.
Dilber’i satın alan esircinin evinde büsbütün başka bir hayat başlar; Dilber,
ud çalmayı, şarkı söylemeyi öğrenir. Birkaç yıl süren bu maddi rahatlık içinde
Dilber büyümüş, güzelleşmiş ve değeri de artmıştır. Tekrar Asaf Paşa isminde
zengin birine satılır. Asaf Paşa’nın konağında daha iyi imkânlara kavuşur.
Terbiyesine devam eder, hatta Fransızca bile öğrenmeye başlar. Fakat öyle bir
muamele görür ki içinde insanı inciten bir şey vardır. Evin hanımı, Dilber’i
insan yerine koymaz. Evin genç oğlu Celal bir süre sonra Dilber’i sever; fakat
çok azametli olan annesi, oğlunun bir köle parçasıyla meşgul olmasına tahammül
edemeyerek kızı tekrar satılığa çıkarır ve bu sefer Dilber, zengin bir
Mısırlıya satılarak onunla Mısır’a gider. Dilber’in bu kayboluşu Celal Bey’i
deli eder. Bütün bu olumsuzluklar karşısında daha fazla dayanamayan Dilber,
esaretten kurtulmak için kendini Nil Nehri’ne atar.
Şîr: Şîr Farsçada “arslan”
demektir. Sanatçının ilk eseridir. Henüz 20 yaşındayken yazdığı bu
tiyatroda oldukça acemidir. Dili oldukça sade olan eser okunmak için
yazılmıştır. Üç perdelik mensur bir trajedi olan eserde ifade bakımından Namık
Kemal’in izleri açıkça görülür.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder