Servetifünun romanının
bir diğer önemli ismi olan Mehmet Rauf, 1875 yılında İstanbul’da doğar.
Edebiyata ilgisi küçük yaşta başlayan sanatçı, 1896 yılından sonra Servetifünun
Edebiyatına katılmış ve burada küçük hikâyeler, mensur şiirler ve makaleler
yazarak yazı hayatına başlamıştır.
Edebi Kişiliği
Mehmet Rauf’un edebî
kişiliği dönemin güçlü yazarı Halit Ziya’nın etkisi altında gelişir. Sanatçının
üzerinde Halit Ziya dışında Fransa’da psikolojik roman alanında öncü olan Pal
Bourget’in de etkisi vardır. Mehmet Rauf Eylül romanını yine bu etkiyle yazar.
Mehmet Rauf, ferdin iç
dünyasını esas alan konuları ile Servetifünun hareketinin genel karakterine
daha uygun romantik duyguları, hayalleri ve romantik aşkları işlerler. Bu
psikolojik içeriğe sosyal hayattaki Batılılaşma hareketine ait bazı unsurlar
karışmış olsa da onun eserlerinde sosyal unsurlar sadece basit çevre tasvirleri
olarak kalmıştır.
Sanatçı, tüm gücüyle ele
aldığı kahramanların iç dünyasına yönelir ve burada psikolojik tahlillerde
bulunur. Bu çalışmaları ona edebiyatımızdaki ilk psikolojik roman olan “Eylül”ü
yazdırmıştır. Eserlerinde şahıs kadrosunu dar tutmuş ve olay örgüsünü ikinci
plana atmıştır. Sanatçının bir diğer önemli eseri ise mensur şiirlerinin yer
aldığı “Siyah İnciler”dir.
Kısaca özetleyecek
olursak;
- Halit Ziya’dan sonra Servetifünun
romanının en önemli ismidir.
- Eserlerinde Servetifünun
anlayışına uygun romantik aşkları, duyguları, hayalleri, kişilerin iç
dünyasını, hüzün ve karamsarlık konularını işlemiştir. Eserlerinde
toplumsal konulara yer vermemiştir.
- Romanlarında, psikolojik
tahlillere önem vermiş ve bunda başarılı olmuştur. Çevre ve kişi
betimlemelerine pek önem vermemiştir.
- Halit Ziya’nın etkisinde kalan
yazar, gerek roman tekniği gerek dil ve anlatımının sağlamlığı bakımından
onun kadar başarılı olamamışsa da daha sade bir dil kullanmıştır.
- Roman ve öykülerinde kendi
hayatından kesitler vardır. Eserlerindeki kahramanlar aracılığıyla duygu
ve düşüncelerini anlatmıştır.
- Realizm ve natüralizmden etkilense
de aşk, sevgi konularını işlediği için eserlerinde romantizmin de etkisi
vardır.
- Türk edebiyatının ilk psikolojik
romanı sayılan “Eylül” en ünlü romanıdır.
Eserleri
- Roman: Eylül, Ferda-yı Garam,
Genç Kız Kalbi, Karanfil ve Yasemin, Define, Böğürtlen, Halas, Kan
Damlası, Son Yıldız
- Öykü: Kadın İsterse, Âşıkane,
Bir Aşkın Tarihi, Son Emel, İhtizar, Pervaneler Gibi
- Mensur Şiir: Siyah İnciler
- Tiyatro: Sansar, Pençe, Cidal
Eylül Romanı Özeti
Eserin konusu kısaca şöyledir: Suat ve Süreyya evliliklerinin üzerinden
beş yıl geçmesine rağmen Süreyya’nın ailesiyle birlikte oturmaktadırlar. Fakat
evin havası, artık Süreyya’ya da Suat’a da sıkıcı gelmektedir. Babasından da;
ona böyle bir hayat sürdürdüğü için nefret etmektedir. Süreyya, bir an önce bu
evden ayrılıp, denize bakan sakin bir evde yaşamanın, en azından yazı orada
geçirmenin hayalini kurmaktadır. Suat da iyice sıradanlaşan evliliklerini
tekrar canlandırmak için bir değişikliğe ihtiyaçları olduğuna inanmakla
birlikte, yine de halinden pek yakınmaz. Fakat kısa bir süre sonra Süreyya’nın
hayali gerçekleşir ve Suat’ın babasından aldığı para sayesinde Boğaziçi’nde bir
yalı kiralarlar… Çok mutlu yaşamaya başlarlar. Bu arada onların dostu olan
Necip, Süreyya’nın yeğenidir. Necip yalnız bir adamdır. Bir süre önce
Süreyya’nın kız kardeşiyle aralarında bir aşk yaşanmıştır. Yalnızlığını
paylaşacak bir eş aramaktadır. Bir gün sahilde Süreyya ile karşılaşır. Süreyya
onu evine davet eder, Necip bu isteği geri çevirir. Ayrıldıklarında fikrini
değiştirip ilk vapura atlayıp Süreyya’nın yanına gider. Suat ve Süreyya onu
karşılarında görünce çok mutlu olur. Evlerini gösterirler, sohbet ederler. Daha
sonra dışarı çıkarlar, gezerler, dolaşırlar. Daha sonra Necip, Suat ile
yakınlaşır ve bu Süreyya’nın dikkatini çeker. Necip Suat’a âşık olmuştur. Bu
durumdan rahatsız olan Necip, kendiyle iç hesaplaşmalar yaşar ve Suat’ın bir
eldivenini hatıra olarak çalar ve onlardan uzaklaşır. Yazın sonunda Süreyya
babasının yanına döner ve bu arada Necip hastalanır. Ziyarete gelen Suat ve
Süreyya onun yatakta görünce üzülürler. Suat mutfaktan bir şeyler getirirken
Necip’in yastığının altında eldiveninin tekini görür ve durumu anlar. Sonunda o
da Necip’e âşık olur. Bir gün Süreyya’nın evi yanar ve Suat da içeridedir.
Necip, Suat’ı kurtarmak isterken her ikisi de alevlerin içerisinde kaybolarak
hayatlarını kaybeder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder