Şol gökleri kaldıranın,
Donatarak dolduranın,
Ol deyince olduranın,
Doksandokuz adı ile…
Donatarak dolduranın,
Ol deyince olduranın,
Doksandokuz adı ile…
Dayadım sana belimi,
Kudretinle tut elimi,
Yoğuram ana dilimi,
Anamın ak sütü ile….
Kudretinle tut elimi,
Yoğuram ana dilimi,
Anamın ak sütü ile….
Tanrım Türk gönlümü yastan,
Kılıcımı kirden pastan,
Kurtarırsan ben bir destan,
Derim ağız tadı ile…
Kılıcımı kirden pastan,
Kurtarırsan ben bir destan,
Derim ağız tadı ile…
Ses vermez Oğuz illeri,
Niye susmuş bülbülleri,
Koy tutuşsun gönülleri,
Ergenekon odu ile,
Niye susmuş bülbülleri,
Koy tutuşsun gönülleri,
Ergenekon odu ile,
Kış günleri yaza ersin,
Kırk ince kız kilim sersin,
Bayındır Han şölen versin,
Kırk devenin budu ile…
Kırk ince kız kilim sersin,
Bayındır Han şölen versin,
Kırk devenin budu ile…
Dedem Korkut derki “Evet,
Vardır düğün, dernek, davet,
Fakat Oğuzlar`da devlet,
Olmaz dedikodu ile!”
Vardır düğün, dernek, davet,
Fakat Oğuzlar`da devlet,
Olmaz dedikodu ile!”
“Pis sularda kir arınmaz,
Sisli günde yol görünmez,
Düşman üstüne yürünmez,
Casus ile, cadı ile!”
Sisli günde yol görünmez,
Düşman üstüne yürünmez,
Casus ile, cadı ile!”
Er o`dur ki ün salası,
Kına gürmeye palası,
Oğul hey bozkurt balası,
Büyütülmez dadı ile!”
Kına gürmeye palası,
Oğul hey bozkurt balası,
Büyütülmez dadı ile!”
Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu
Bir kez gönül yıktın ise
Bu kıldığın namaz değil
Yetmiş iki millet dahi
Elin yüzün yumaz değil
Bir gönülü yaptın ise
Er eteğin tuttun ise
Bir kez hayır ettin ise
Binde bir ise az değil
Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hak'kı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil
Erden sana nazar ola
İçin dışın pür nur ola
Beli kurtulmuştan ola
Şol kişi kim gammaz değil
Yunus bu sözleri çatar
Sanki balı yağa katar
Halka matahların satar
Yükü gevherdir tuz değil
Yunus Emre
Geldi geçti ömrüm benim
Şol yel esip geçmiş gibi
Hele bana şöyle gelir
Şol göz yumup açmış gibi
İş bu söze Hak tanıktır
Bu can gövdeye konuktur
Bir gün ola çıka gide
Kafesten kuş uçmuş gibi
Miskin adem-oğlanını
Benzetmişler ekinciye
Kimi biter kimi yiter
Yere tohum saçmış gibi
Bu dünyada bir nesneye
Yanar içim göynür özüm
Yiğit iken ölenlere
Gök ekini biçmiş gibi
Bir hastaya vardın ise
Bir içim su verdin ise
Yarın anda karşı gele
Hak şarabın içmiş gibi
Bir miskini gördün ise
Bir eskice verdin ise
Yarın anda sana gele
Hulle donun biçmiş gibi
Yunus Emre bu dünyada
İki kişi kalır derler
Meger Hızır, İlyas ola
Ãb-i hayat içmiş gibi
Yunus Emre
lim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır
Okumaktan murat ne
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir
Kişi Hak'kı bilmektir
Çün okudun bilmezsin
Ha bir kuru emektir
Dört kitabın ma'nisi
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır
Bellidir bir elifte
Sen elifi bilmezsin
Bu nice okumaktır
Yiğirmi dokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Ma'nisi ne demektir
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Ma'nisi ne demektir
Yunus Emre der hoca
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir
ÇOBAN ÇEŞMESİ
Derinden derine ırmaklar çağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler su dağa çoban çeşmesi.
"Gönlünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi...
"O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çesmesi.
Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
Kerem'in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban ceşmesi.
Leyla gelin oldu,Mecnun mezarda
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi... (Faruk Nafiz Çamlıbel)
Gerekse bin var hacca
Hepisinden iyice
Bir gönüle girmektir
ÇOBAN ÇEŞMESİ
Derinden derine ırmaklar çağlar,
Uzaktan uzağa çoban çeşmesi,
Ey suyun sesinden anlıyan bağlar,
Ne söyler su dağa çoban çeşmesi.
"Gönlünü Şirin'in aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca,
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmağa çoban çeşmesi...
"O zaman başından aşkındı derdi,
Mermeri oyardı, taşı delerdi.
Kaç yanık yolcuya soğuk su verdi.
Değdi kaç dudağa çoban çesmesi.
Vefasız Aslı'ya yol gösteren bu,
Kerem'in sazına cevap veren bu,
Kuruyan gözlere yaş gönderen bu...
Sızmadı toprağa çoban ceşmesi.
Leyla gelin oldu,Mecnun mezarda
Bir susuz yolcu yok şimdi dağlarda,
Ateşten kızaran bir gül arar da,
Gezer bağdan bağa çoban çeşmesi,
Ne şair yaş döker, ne aşık ağlar,
Tarihe karıştı eski sevdalar.
Beyhude seslenir, beyhude çağlar,
Bir sola, bir sağa çoban çeşmesi... (Faruk Nafiz Çamlıbel)